19 Temmuz 2012 Perşembe

Geçmişin kokusu

Huzur ;  uyumadan önce yapılan nefis muhasebesinde  alacaklı tarafın ağır gelmesi... Çok şükür  sükûneti ile bir sonraki güne doğru kayıp gitmek usulca.


Karanlık sayılabilecek kadar loş arka odada (belki de bana öyle geliyordu ) , hep kurcalanacak bir yer bulunurdu. Gömme kitaplıktaki eski , yıpranmış , anılar kokan kitaplar,  defterler ve fotoğraflar. Bazen cıvıl cıvıl renkleri ile bir tesbih çekerdi ilgimizi , bazen bir sarık bulunur takılır başa ve dedeme şov yapardık. Sonra sarık sarma sanatının inceliklerini dinlerdik.

Mutfakta tel dolabı açıp kapamak , buzdolabından zeytinleri alıp bahçede ekmek arası yemek. Dut ağacına tırmanıp , yayılmış sofra bezine düşen dutları yemek için telaşla geri inmek…

Sabah yenilen tereyağlı yumurtanın kokusunu hiç unutamadım. İbrahim Tatlıses’in ‘Leylim Ley’ kasetini ayrı bir severim bu yüzden. Dedem misk sürermiş  ve çocukluğum bir yerlerini kaplayan , en güzel zamanlarım dediğim yerde duran her şey  ne kadar değerli imiş, son aylarda anlıyorum.


Dayımların bahçesine giderken yürüdüğümüz o yol, ömrümün en güzel yollarından biri imiş. Tekkede bizi  sakince karşılayan Dedem’in , insanı cennete götüren sesi ve ifadesi , bizi kucaklayan şefkatini özlemeden edemiyorum.

Yazları hep orada geçirmek için can atardın. Çok sevilirdik , çok şanslıydık.


Şimdi ne avlunun duvarı ,  ne tekkenin yanındaki tandır, ne dedelerim, ne babam var …
Fotoğraflar var gizli saklı yerlerde , yeni çekilenler bilgisayarların hafızalarında, artık onlara dokunamıyoruz bile.
Herkesin kokusunu hatırlıyorum tek tek.  Kokular hafızasıymış insanın , öyle konuşmuştuk geçenlerde dostlarla. Çok şükür ki, onlar var. Herkes bir iş bulmuş kendine oyalanırken , arada nefesleniyoruz onlarla. Gittikçe azaltarak sevdiklerimize ayırdığımız vakitleri.


Babamın pantolonu ve gömleği uzun süre asılı kalmıştı kapının arkasındaki yerinde. Ebemin (anneannemin) terlikleri, dedemin takkesi, dedemin yüzüğü… ilerde kızıma benden hatıra kalsın diye sakladığım ufak tefek şeyler …  varsın dursun bir süre daha.

Dün gece terazi huzura dokunamadı. Uyandığımda başımda ve kalbimde bir ağırlık. Zeynep’i kucakladım, kokladım. Annemin bana olduğu gibi, kızıma iyi bir anne olmayı diledim. Eşime hayırlı bir eş, anneme hayırlı bir evlat. Dua ederken Rabbimden utanmamayı diledim.

Yine döndüm masama. Özlemeye başladım çocukluğumu. Ah o zaman  Yüzümde güller açardı…

Aff!

5 yorum:

  1. çok güzel yazmışsın,benide aldın götürdün çocukluğuma...

    YanıtlaSil
  2. Hiç birşey eskisi gibi olmuyor, her geçen gün bir öncekini neden özletiyor sanki...
    Daha yanlarından ayrıldığım anda özledim bizimkileri, yazdıklarını okuyunca da içim ürperdi.
    Tekrar arasam iyi olacak bizimkileri:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. insan özlüyor evet ne kadar geçmiş olursa olsun ayrılmanın üzerinden.

      Sil
  3. canım hayranım sana maşallah güzel anne güzel evlat güzel eş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canım ablacım,
      teşekkür ederim, ben de sana hayranım :)

      yeni evin için bişeyler tasarlamaya çalışcam, umarım beğenirsin : ))

      Sil