18 Mart 2015 Çarşamba

Kızıyorsam Sebebi Var.

Nedense hep yürürken, büyük yolların kenarından, köprülerin altından, hızla giden araçların yanından yürürken kızıyorum kendime.

Kendime kızmayı seviyorum yürürken.  Her adımımda kendimi suçlamayı seviyorum.
Yürüdüğüm yolla ilgili de olabilir, o an aklıma gelen hatalarım için de kızıyor olabilirim kendime.
Şimdi sizce bu bir terapi şekli midir?  Yani benim gibi kızarak, küfrederek yürümek.

Hocam, tahammül alanımın sınırlı olduğunu söylüyor. Doğru.

Dün kendime en çok üşüdüğüm için kızdım. Üşüdüğüme değil sadece, montumu yanıma almadığıma, sonra havanın soğumasına, akşam olmasına,  evden uzakta olmama, kızıma geç kalmama, arabaların ışıklarına, şehrin karanlığına, her şeye kızdım.

Eve gittiğimde tüm kızgınlıklarımı arkama kuyruk yaparak getirmiştim, çok uzundu. Onları taşımak bu sefer pişmanlığa çevirdi, pişmanlık yeniden kızgınlığa ve sonra suskunluğa.

Zeynep için pişmanlık hepsinin toplamı. Daha mutlu bir anne olmadığım için, daha güleç (ismimle müsemma olamadığım için de kızgınım bu arada)  daha tahammül sahibi, daha çok zamanlı,  bol fikirli, ideal anne...

İdeallerime gelmişken konu, çok beklentim var hayattan. Öyle görünüyor. Beklentisini az tutup hayal kırıklığı yaşamayanlara selam olsun.

Mükemmeliyetçilik diyor bazıları bendeki bu hale, çok fena yanılıyorlar. Mükemmel olmayı beklemiyorum.  Bu aptallık olur, şartlarımı düşünecek olursam.

En çok iyi olmak istiyorum, kendi halimde. Evle iş arasına trafik girmesin,  geç kalmayım. Gece ile sabah arasına endişe girmesin, uykumda dinginlik olsun, sabah kalktığımda üzerimden tır geçmiş gibi olmayım. Hayallerime aramda saçma sapan insanlar olmasın, onlara dokunabileyim.

Ama en çok Zeynep'le aramda hüzün olmasın, her anne dediğinde güleyim, gülerek cevap vereyim.
El ele tutuşup güneşli havalarda kahkahalar atarak yürüyebileyim. İşe gidip onu yalnız bıraktığım için üzülmeyim. Ben onun mutlu annesi olayım...

Kitaplarımı okuyabileyim, onları sağa sola değil de,  güzel kitaplıklara dizeyim.
Kırmızı puanlı örtümü çimlere serip Zeynep'in etrafımda koşuşunu izleyebileyim.

Kimine göre çok, kimine göre saçmadır isteklerim. Bana göre güzel...

Akşam yine yürüyeceğim, akşam yine kızacağım kendime. Neden o ayakkabıyı seçtim diye, evde çok fazla ıvır zıvır birikti diye, seçimlerime, arkamda bıraktıklarıma, kurmaya korktuğum cümlelere, Zeynep'e sarılmadığım anlara, fazladan yediğim lokmalara, amin demediğim dualara...

Kızıyorsam sebebi var. Sonrasında gelen hüznü yüzüme yakıştırıyorum belki de...






Görseller Pinterest...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder